Aaaarrghh... : Ölüm Kadar Soðuk, Ölü Kadar Soluk

Black Metal / Turkey
(2006 - Gece Production)
Saber más

Las palabras

1. ÖLÜM KADAR SOĞUK I

Hiç ölmeyi diledin mi?

Ruhunun derinliklerinden gelen
Toprağın çağrısını duyduğunda
Hiç boyun eğmeyi istedin mi?

Aydınlık sabahları bırakıp
Nemli odalarıma konuk edilmeyi bekledin mi?
Karanlık ve küf kokusu içinde çürümeyi?

Hiç ölmeyi diledin mi?

Kendini terk edilmiş bir harabe gibi hissettiğinde
Senin için açılmış kollarıma atılmayı
Herşeyden çok istedin mi?

Seni yalnızlığa itenlerin gidişlerini izlerken
Arkanda bir mezar taşından başka
Hiçbir şey bırakmama fikrini sevdin mi?

Karanlık dehlizlerde gezinmeyi
Kara toprağın ötesini
Merak ettin mi?

Soruyorum
Hiç ölmeyi diledin mi?


2. ÖLÜ KADAR SOLUK I

Soğuk, beyaz bir sisle sarıldın ebediyen
Hüzünlü geçmişini mezardan geri getiren
Gittiğin her yerde takip edecek seni
Perdelerken artık camlaşmış gözlerini

Gördüğün kendi doğumun, beyaz örtünün kıvrılışını izlerken
Yaşamın güçlü elleri hissettiğin, kurtulmak için çabalarken
Seyret sonu kapkara gelen zamanın başlangıcını
Nefretle çığlık atıp doğduğun güne lanet ederken

Ölen bir yıldız gibi soluk parıltılar yayarken
Bak gökyüzündeki küreye, yolunu aydınlatmaya çalışırken
Hatırla ilk gördüğünde küçük gözlerini nasıl acıttığını
Güneşin ölümündeki yansımasına uzanırken

Aç ölü gözlerini önündeki karaltı dans ederken
Umutlanma bir kabustan uyanmak için o senin adını fısıldarken
Dokunmaya çalış hissettiğinde gözlerinin sana baktığını
Her adımında senden daha da uzaklaşırken

13 çarpık silüet seni sessizce takip ederken
Dönüp bak seni tekrar yakalamaya çalışırlarken
Engellemeye çalış bir kez daha dökülen gözyaşlarını
Hatırla duyduğun acıları, tuttuğun 13 yası düşünürken

İzle, önündeki kalabalık yavaşça cenazene eşlik ederken
Cesedin seni yutmayı bekleyen mezarına taşınırken
Kimse duyamaz artık o dünyaya ait olmayan çığlığını
Bir gün buradan kurtularak geri dönmeyi umarken

Tek başına dolaşacaksın çorak toprakları ebediyen
Ruhunun soluk kefeni seni sıkıca sarmışken
Arama sonsuz yalnızlığını paylaşacak birisini
Artık yakalayamazsın sisin içinde dans eden gölgeleri


3. ÖLÜ KADAR SOLUK II

Sonbahar yağmuruyla düştün kollarıma
Kendi ellerinle son vermiştin hayatına
Hatırlıyor musun?

Önünde uzanan küskün bir doğa
Belki fısıldıyordur ağaçlar sana
Sürükleniyorsun kurumuş yapraklar gibi
Terk edilmiş patikalar boyunca

Zifiri karanlığın içinde ilerlerken göremeden hiçbir şeyi
Korkuyorsun hissedince kuytulardan seni izleyen gözleri
Buzdan rüzgarlar okşadıklarında titreyen ellerini
Belki de yalvarıyorsun tekrar yaşamak için o son geceni

Şimdilik elveda
Gelecek yüzyıllar içinde görüşeceğiz karanlıklarda


4. ÖLÜ KADAR SOLUK III

(instrumental)


5. ÖLÜM KADAR SOĞUK II

Rüzgar yanında sürüklüyor gecenin sessizliğini
Yavaşça bu karanlık mezarlığa süzülürken
Kendini ölümlü gözlerden saklayıp
Usulca sallıyor ağaçların kurumuş dallarını

Sadece o görüyor mezarları bekleyen lanetli gölgeleri
Ölü bedenleri soğuk toprakta hapis tutarlarken
Yaşlı, çarpık parmaklarını her yana uzatıp
Sarıyor gökyüzüne uzanan kararmış mezar taşlarını

Bozmuyor toprağın üzerine çöken gece sessizliğini
Gizlice mezarların içine süzülürken
Toprağın ötesinde kendini ölü gözlerden saklayıp
Usulca sallıyor ağaçların kurumuş dallarını

Umursamıyor bu çukurlarda titreyen gölgeleri
Karanlığın içinde solmaya yüz tutarlarken
Soğuk, çarpık parmaklarını gökyüzüne uzatıp
Arkasında bırakıyor sonsuz acının mezar taşlarını


6. ÖLÜ KADAR SOLUK IV

Uyan
Ölüm dediğin karanlık uykundan

Topraktan duvarları yoklayarak ilerlerken
Bu labirentin dar koridorlarında ara ışığı
İleri uzattığın titreyen elini bile göremezken
Hayal bile etme buradan kaçtığını

Sivri taşlar çıplak ayaklarına batarken
Hızlandır çarpılmış adımlarını
Yankılanan iniltiler kulaklarını doldururken
Bulmaya çalış aydınlığa açılan kapıları

Dinle
Ulumaya başladığında rüzgar toprağın derinliklerinde

Sarınacağın bir kefenin bile yokken
Hissetmeye çalışma sıcak güneş ışığını
Ölü nefesin bile havada donarken
Düşünme yaşamın seni bir zamanlar saran sıcaklığını

Mezarını ziyarete gelenlere ulaşmayacağını bilirken
Çırpınma duyurmak için umutsuz çığlığını
Hala hayatta olduğunu düşünürken
Yaşıyorsun ebedi uyku dediğin gerçek yaratılışını


7. ÖLÜ KADAR SOLUK V

Unutuldun binlerce yıllık toprağın altında
Çöken sisin ebediyen sakladığı soğuk günbatımlarında
Göremediğin güneşin altında
Terk edildin ölmeden atıldığın bu karanlık çukurda

Bir ışık bekledin gözlerine dolacak
Uğursuz mezar toprağı üzerinden kalkınca
Parlayan bir güneş doğacaktı ufukta
Ya da serin bir yağmur puslu bir kış akşamında

Unutuldun kimsenin hatırlamayacağı mezarında
Solan çiçeklerin yanında yattığı toprakta
Göremediğin güneşin altında
Terk edildin ölmeden yatırıldığın bu son uykuda


8. ÖLÜ KADAR SOLUK VI

Boğucu karanlıkta dolaşan gece körelttiğinde gözlerini
Umutsuzca anlamaya çalıştın rüzgarın ne taraftan estiğini
Ruhunun derinliklerinde hissediyordun soğuk kar tanelerini
Ama takip ettin ağaçların yolu gösteren seslerini
Diriltemezdin zaten sarsarak mezarına konulmuş cesedini
Ay ışığını gizleyen bulutlar ölümle örttüğünde üzerini

Hatırlayamadın hayatının hızla geçen günlerini
Unutulmuş anılar çürütürken katılaşmış bedenini
Zamanın olmadığını göreceksin, kışın hiç bitmediğini
Umut etme hızla akıp seni ışığa götüreceğini
Renksiz kar manzaralarına artık biliyorsun gömüleceğini

Yalnız kaldın sonunda bilemeden nereye gideceğini
Otur ve dinle rüzgarın çığlıklar atarak haber verişini
Karanlık ölümünün ötesindeki sonsuzluğun gelişini


9. ÖLÜM KADAR SOĞUK III

Gözlerden uzak yalnız bir köşedeyim ben
Unutulup gidecek belki yıllar sonra
Toprağım ben seni saracak
Bir gün elbet geleceksin yanıma

Rüzgarın fısıltısı var burada
Ve kuru otların hışırdaması
Yalnız mezar taşlarıyla
Ölü meleklerin ağıtları

Ama huzuru bulamazsın benim olduğum yerde
Işığın asla ulaşamadığı karanlıklar içinde

Gecenin sessizliğinde
Gökyüzüne bakarken
Hiç ölmeyi diledin mi?

Palabras añadidas por Oo_Cradle_oO - Modificar estas palabras